Boşanma Sürecinde Yol Haritanız: Avukat Aydın Aydar Yanıtlıyor

bosanma-avukati-aydin-aydar-roportaj

Boşanma, şüphesiz hayatın en zorlu dönemeçlerinden biri. Hem duygusal fırtınalarla boğuşulan hem de karmaşık hukuki süreçlerle yüzleşilen bu dönemde, doğru adımları atmak ve haklarınızı korumak büyük önem taşıyor. Türkiye’deki boşanma hukuku, kendine özgü dinamikleri, süreçleri ve dikkat edilmesi gereken pek çok detayı barındırıyor. Bu süreçte yolunuzu aydınlatacak güvenilir bir rehbere duyulan ihtiyaç ise yadsınamaz.

İşte bu noktada, İstanbul’un deneyimli hukukçularından Avukat Aydın Aydar ile bir araya geldik. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan ve 1988’den beri aralıksız olarak avukatlık mesleğini sürdüren Aydar, özellikle boşanma davaları alanında 30 yılı aşkın engin bir tecrübeye sahip. İstanbul Barosu’na 15051 sicil numarasıyla kayıtlı olan ve kurucusu olduğu Aydar Hukuk Bürosu’nda Boşanma Departmanı Yöneticisi olarak görev yapan Avukat Aydın Aydar, hem anlaşmalı boşanma hem de çekişmeli boşanma davalarında sayısız müvekkiline hukuki destek sağlamış bir isim.

Türkiye’de avukatlar için resmi bir uzmanlık dalı ayrımı bulunmasa da, Avukat Aydın Aydar gibi belirli bir alanda yıllarını vermiş hukukçuların bilgi birikimi ve tecrübesi, onları fiili olarak o alanın uzmanı konumuna getiriyor. Nitekim müvekkilleri de Aydar’ın derin uzmanlığına, kişisel yaklaşımına ve açık iletişimine vurgu yapıyor.

Bu röportajda, Avukat Aydın Aydar’a boşanma sürecine dair en çok merak edilen soruları yönelttik. Boşanma davası türlerinden velayet ve nafakaya, mal paylaşımından sıkça karşılaşılan sorunlara kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Amacımız, boşanma sürecinde olan veya bu sürece girmeyi düşünen okuyucularımıza, deneyimli bir İstanbul boşanma avukatının perspektifinden değerli bilgiler sunarak, bu zorlu yolda bilinçli adımlar atmalarına yardımcı olmak.

Gazeteci: Avukat Aydar, boşanma süreci birçok kişi için hem duygusal hem de hukuki açıdan zorlayıcı. Bu sürece girerken ilk olarak ne yapılmalı ve neden bir avukata danışmak bu kadar önemli? Özellikle sizin gibi İstanbul’da deneyimli bir boşanma avukatı ile çalışmanın farkı nedir?

Av. Aydın Aydar: Haklısınız, boşanma kararı ve sonrası, hayatın en çalkantılı dönemlerinden biri olabilir. Duygusal yoğunluk, geleceğe dair belirsizlikler ve hukuki prosedürlerin karmaşıklığı bir araya geldiğinde, kişiler hata yapmaya çok açık hale gelebiliyor. Bu nedenle atılacak ilk ve en önemli adım, süreci tek başına yönetmeye çalışmak yerine, mutlaka bir hukuk profesyonelinden destek almaktır.

Türk hukukunda, davaları avukatla takip etme zorunluluğu bulunmuyor; herkes mahkemelerde kendini temsil etme hakkına sahip. Ancak bu, tavsiye edilen bir yol değil. Boşanma hukuku, Medeni Kanun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu gibi temel yasaların yanı sıra, sürekli güncellenen Yargıtay içtihatları ve yerleşik mahkeme uygulamalarıyla şekillenen, teknik detaylarla dolu bir alan. Gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan atılacak adımlar, telafisi imkânsız hak kayıplarına yol açabilir. Örneğin, dava dilekçesinin doğru hazırlanmaması, sürelerin kaçırılması, delillerin usulüne uygun sunulmaması gibi hatalar, davanın seyrini tamamen değiştirebilir.

Deneyimli bir boşanma avukatı ile çalışmak, bu riskleri en aza indirir. Yılların getirdiği birikimle, davanın her aşamasında doğru stratejiyi belirler, müvekkilinin haklarını en güçlü şekilde savunuruz. Özellikle İstanbul gibi büyük bir metropolde, mahkemelerin işleyişini, yerel uygulamaları bilmek de süreci hızlandırmak açısından önemlidir. Bizler sadece hukuki bilgi sunmakla kalmaz, aynı zamanda bu duygusal süreçte müvekkillerimize objektif bir bakış açısı ve yol göstericilik sağlarız. Kişiye özel bir yaklaşımla, müvekkilimizin durumunu tüm detaylarıyla analiz eder, velayet, nafaka, mal paylaşımı gibi kritik konularda en doğru adımların atılmasına yardımcı oluruz. Açık iletişim prensibiyle, müvekkilimizi süreç hakkında sürekli bilgilendirir, endişelerini anlar ve onlara güven veririz. Kısacası, deneyimli bir avukat, bu zorlu yolculukta sizin hem hukuki güvenceniz hem de sağduyulu rehberiniz olur.

Gazeteci: Türkiye’de boşanma davaları temel olarak ikiye ayrılıyor: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Bu iki tür arasındaki temel farklar nelerdir? Okuyucularımız için basitçe açıklar mısınız?

Av. Aydın Aydar: Elbette. Boşanma davaları, eşlerin boşanma ve boşanmanın sonuçları (çocukların velayeti, nafaka, tazminat, mal paylaşımı gibi) üzerinde anlaşıp anlaşamadıklarına göre temel olarak ikiye ayrılır :

  1. Anlaşmalı Boşanma Davası: Bu dava türü, adından da anlaşılacağı gibi, eşlerin boşanma ve boşanmaya bağlı tüm konularda tam bir mutabakata varmaları halinde açılır. Temel şartları şunlardır:
    1. Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.
    2. Eşler ya birlikte mahkemeye başvurmalı ya da bir eşin açtığı davayı diğer eş kabul etmelidir.
    3. Eşler, boşanmanın mali sonuçları (nafaka, tazminat) ve çocukların durumu (velayet, kişisel ilişki) ile mal paylaşımı konularında anlaştıklarını gösteren bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlayıp imzalamalıdır.
    4. Hakim, her iki tarafı da bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmelidir.

Anlaşmalı boşanma, genellikle çok daha hızlı sonuçlanan bir yoldur. Çoğu zaman tek celsede karar verilir ve süreç, mahkemenin yoğunluğuna bağlı olarak birkaç ay içinde tamamlanabilir. Daha az masraflı ve taraflar için duygusal olarak daha az yıpratıcıdır.

  1. Çekişmeli Boşanma Davası: Eşler arasında boşanma veya boşanmanın sonuçları (velayet, nafaka, mal paylaşımı vb.) konusunda bir anlaşmazlık varsa, açılan dava çekişmeli boşanma davasıdır. Bu durumda:
    1. Boşanmak isteyen eş, diğer eşin kusurunu veya evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) belirtilen boşanma sebeplerinden birine (veya birkaçına) dayanarak ispatlamak zorundadır.
    2. Dava süreci daha uzundur ve birkaç aşamadan oluşur: Dilekçeler teatisi (dava ve cevap dilekçeleri), ön inceleme duruşması, tahkikat (delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi), sözlü yargılama ve son olarak hüküm (karar) aşaması.
    3. Deliller (tanık beyanları, belgeler, mesajlaşmalar, fotoğraflar vb.) davanın sonucunu belirlemede kritik rol oynar.
    4. Çekişmeli davalar, mahkemenin iş yükü, delillerin toplanma süreci, tarafların tutumu gibi faktörlere bağlı olarak 1.5-2 yıl, hatta bazen daha uzun sürebilir. Bu süreç, doğal olarak daha maliyetli ve taraflar için daha streslidir.

Açıkçası, çekişmeli davalar uzun ve yıpratıcı olabildiği için, bir avukat olarak mümkün olduğunda tarafları uzlaşmaya teşvik etmeyi tercih ederim. Anlaşmalı boşanma, hem süreci hızlandırır hem de tarafların gelecekte, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, daha sağlıklı bir ilişki sürdürmelerine olanak tanır. Ancak unutmamak gerekir ki, çekişmeli başlayan bir dava da süreç içinde tarafların anlaşmasıyla anlaşmalı boşanmaya dönüşebilir.

Gazeteci: Çekişmeli boşanma davası açmak için kanunda belirtilen sebeplere dayanmak gerekiyor dediniz. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) boşanma sebepleri nelerdir? Kısaca bahsedebilir misiniz?

Av. Aydın Aydar: Evet, çekişmeli boşanma davası açabilmek için kanunda sayılan geçerli bir sebebin varlığını ispatlamanız gerekir. Türk Medeni Kanunu (TMK), boşanma sebeplerini Madde 161 ile 166 arasında düzenlemiştir. Bunları genel olarak “özel boşanma sebepleri” ve “genel boşanma sebepleri” olarak iki ana grupta inceleyebiliriz:

  1. Özel Boşanma Sebepleri (TMK m. 161-165): Bunlar, kanunda spesifik olarak tanımlanmış ve ispatlandığında (bazı istisnalar hariç) boşanma kararı verilmesini gerektiren sebeplerdir:
  • Zina (Aldatma) (TMK m. 161): Eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken eşi dışında başka biriyle cinsel ilişkiye girmesidir. İspatlandığı takdirde mutlak bir boşanma sebebidir. Ancak dava hakkı, aldatıldığını öğrenmeden itibaren 6 ay ve her halükarda zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmekle düşer. Ayrıca, aldatan eşi affeden tarafın bu sebebe dayanarak dava açma hakkı yoktur.
  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162): Bu madde üç farklı durumu kapsar:
    • Hayata Kast: Bir eşin diğerini öldürme girişiminde bulunmasıdır. Öldürme kastının varlığı yeterlidir.
    • Pek Kötü Davranış: Eşin vücut bütünlüğüne veya sağlığına yönelik ağır saldırılardır; örneğin, sürekli fiziksel şiddet uygulamak, aç bırakmak gibi.
    • Ağır Derecede Onur Kırıcı Davranış: Eşin onurunu, şerefini ağır şekilde zedeleyen söz veya davranışlardır; örneğin, alenen hakaret etmek, küçük düşürmek gibi. Bu sebeplerde de dava hakkı, olayın öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde 5 yıl geçmekle düşer ve affeden taraf dava açamaz.
  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163): Eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi (hırsızlık, dolandırıcılık gibi) veya toplum normlarına aykırı, onursuz bir yaşam tarzı benimsemesi (kumarbazlık, alkolizm gibi) ve bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmesi gerekir.
  • Terk (TMK m. 164): Eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak konutu terk etmesi veya haklı bir sebep olmaksızın eve dönmemesidir. Terkin en az 6 ay sürmüş olması ve terk eden eşe hakim veya noter aracılığıyla yapılan eve dön çağrısının (ihtar) sonuçsuz kalması gerekir. İhtar prosedürü çok önemlidir ve usulüne uygun yapılmalıdır.
  • Akıl Hastalığı (TMK m. 165): Eşlerden birinin akıl hastası olması, bu hastalığın ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi halinde boşanma davası açılabilir.
  1. Genel Boşanma Sebepleri (TMK m. 166):
  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik) (TMK m. 166/1-2): Bu, uygulamada en sık karşılaşılan boşanma sebebidir. Ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması durumunda her iki eş de dava açabilir. Burada belirli bir olaydan ziyade, evliliğin genel olarak çekilmez hale gelip gelmediğine bakılır. Fiziksel şiddet, duygusal şiddet, ekonomik şiddet, sürekli hakaret, ilgisizlik, güven sarsıcı davranışlar gibi pek çok durum bu kapsama girebilir. Bu davalarda kusur durumu önemlidir. Eğer davacının kusuru daha ağırsa, davalının davaya itiraz hakkı vardır. Ancak bu itiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse ve evliliğin devamında davalı ve çocuklar için korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, yine de boşanmaya karar verilebilir.
  • Anlaşmalı Boşanma (TMK m. 166/3): Yukarıda detaylıca bahsettiğimiz, eşlerin anlaşarak boşanması durumudur. Kanun, en az bir yıllık evliliklerde eşlerin anlaşmasını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının bir karinesi olarak kabul eder.
  • Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması) (TMK m. 166/4): Daha önce açılmış bir boşanma davası reddedilmişse ve bu ret kararının kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçmiş olmasına rağmen eşler yeniden bir araya gelip ortak hayatı kuramamışlarsa, eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir. Bu durumda ayrıca bir kusur araştırması yapılmaz.

Görüldüğü gibi, kanun çeşitli durumları kapsayan farklı boşanma sebepleri öngörmüştür. Hangi sebebe dayanılacağı, davanın stratejisi ve sunulacak deliller, her olayın kendi özel koşullarına göre avukat tarafından dikkatlice değerlendirilmelidir.

Gazeteci: Boşanmalarda en hassas konulardan biri çocuklar. Velayet davası nasıl karara bağlanıyor? Mahkeme neye dikkat ediyor ve diğer ebeveynin çocukla görüşme hakkı nasıl düzenleniyor?

Av. Aydın Aydar: Kesinlikle, boşanma sürecinin en hassas ve üzerinde en çok titizlenilmesi gereken konusu çocuklardır. Velayet düzenlemelerinde mahkemenin temel ve tek önceliği, her zaman “çocuğun üstün yararı” ilkesidir. Bu ilke, tüm kararların merkezinde yer alır.

Velayetin Belirlenmesi:

  • Anlaşmalı Boşanmada: Eşler, hazırladıkları protokolde çocuğun velayetinin kimde kalacağı konusunda anlaşabilirler. Ancak bu anlaşma, hakimi bağlamaz. Hakim, protokoldeki velayet düzenlemesinin çocuğun menfaatine uygun olup olmadığını denetler ve gerekirse değişiklik yapabilir. Eğer düzenleme çocuğun yararına aykırıysa, hakim anlaşmaya rağmen farklı bir karar verebilir.
  • Çekişmeli Boşanmada: Taraflar velayet konusunda anlaşamıyorsa, kararı hakim verir. Hakim, kararını verirken birçok faktörü göz önünde bulundurur :
    • Çocuğun yaşı, sağlığı, eğitimi, gelişimi için hangi ebeveynin daha iyi koşullar sunabileceği.
    • Ebeveynlerin yaşam tarzları, sosyal çevreleri, çocuğa ayırabilecekleri zaman ve ilgi.
    • Çocuğun hangi ebeveynle daha güçlü bir bağı olduğu, kardeşlerin durumu (genellikle kardeşlerin ayrılmaması tercih edilir).
    • Çocuğun (belli bir yaş ve olgunluktaysa) kendi görüşü ve isteği. Hakim, çocuğun fikrini alabilir, ancak bu fikir tek başına belirleyici değildir.
    • Gerektiğinde mahkeme, sosyal inceleme uzmanlarından (pedagog, psikolog, sosyal çalışmacı) rapor alarak çocuğun durumu ve ebeveynlerin koşulları hakkında detaylı bilgi edinir.

Ayrıca, dava süresince çocuğun kimin yanında kalacağına dair geçici velayet kararı da verilebilir. Bu, dava sonuçlanana kadar geçerli olan bir tedbirdir.

Kişisel İlişki Tesisi (Görüşme Hakkı):

Velayet kendisine verilmeyen ebeveynin çocukla düzenli olarak görüşme hakkı vardır. Buna “kişisel ilişki tesisi” diyoruz. Mahkeme, yine çocuğun üstün yararını gözeterek, diğer ebeveynin çocukla ne zaman, nerede ve ne kadar süreyle görüşeceğini belirler. Bu genellikle hafta sonları, resmi ve dini bayramlar, yaz tatili gibi dönemleri kapsayan belirli bir takvime bağlanır. Amaç, çocuğun velayeti almayan ebeveyniyle de sağlıklı ve düzenli bir ilişki kurmasını ve sürdürmesini sağlamaktır. Ancak, eğer diğer ebeveynle görüşmenin çocuğun sağlığına, güvenliğine veya ahlakına zarar vereceğine dair ciddi endişeler varsa, mahkeme kişisel ilişkiyi sınırlayabilir veya kaldırabilir.

Velayet ve kişisel ilişki kararları kesin hüküm niteliğinde değildir. Koşullar değiştiğinde (örneğin, velayeti alan ebeveynin başka bir şehre taşınması, çocuğun ihtiyaçlarının değişmesi gibi), taraflar yeniden mahkemeye başvurarak bu kararların değiştirilmesini talep edebilirler.

Gazeteci: Boşanmanın mali sonuçları da çok önemli. Nafaka nedir, kimler alabilir ve türleri nelerdir? Özellikle nafaka hesaplama süreci nasıl işliyor?

Av. Aydın Aydar: Evet, boşanmanın mali yönü de tarafları yakından ilgilendiren ve sıklıkla anlaşmazlık konusu olan bir alandır. Nafaka, basitçe, mahkeme kararıyla bir kişinin, bakmakla yükümlü olduğu veya boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan diğer kişiye ödediği parasal destektir. Boşanma davalarıyla ilgili olarak karşımıza çıkan temel nafaka türleri şunlardır :

  1. Tedbir Nafakası: Bu nafaka, boşanma davası açıldığı andan itibaren, dava süresince ihtiyaç sahibi olan eşe ve varsa müşterek çocuklara ödenen geçici bir nafakadır. Amacı, dava devam ederken tarafların ve çocukların barınma, geçim gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Tedbir nafakası bağlanması için eşin kusurlu olup olmadığına bakılmaz; önemli olan ihtiyaç sahibi olmasıdır. Dava tarihinden itibaren başlar ve boşanma kararı kesinleşinceye kadar devam eder. Hem kadın hem de erkek eş lehine hükmedilebilir.
  2. Yoksulluk Nafakası: Boşanma kararı kesinleştikten sonra ödenen nafakadır. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, diğer taraftan mali gücü oranında bu nafakayı talep edebilir. Ancak yoksulluk nafakası talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması Eşit kusur durumunda da yoksulluk nafakası talep edilebilir. Mevcut yasal düzenlemeye göre yoksulluk nafakası “süresiz” olarak istenebilir, yani kaldırılması için belirli bir süre öngörülmemiştir; ancak nafakanın kaldırılması veya azaltılması için koşulların değişmesi (örneğin, nafaka alanın yeniden evlenmesi, yoksulluğunun ortadan kalkması) halinde dava açılabilir. Yoksulluk nafakası, boşanma davasıyla birlikte istenebileceği gibi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde ayrı bir davayla da talep edilebilir.
  3. İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası): Bu nafaka, velayeti kendisine verilmeyen ebeveyn tarafından, çocuğun bakım, eğitim, sağlık gibi giderlerine katılmak amacıyla velayeti alan ebeveyne ödenir. Burada ebeveynlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur; nafaka tamamen çocuğun ihtiyaçları ve ebeveynlerin mali gücü dikkate alınarak belirlenir. İştirak nafakası, kural olarak çocuk reşit olana (18 yaşını doldurana) kadar devam eder. Ancak çocuk eğitimine devam ediyorsa, eğitim süresince de nafaka ödenmesine karar verilebilir.

Nafaka Hesaplama:

Nafaka miktarının belirlenmesinde kanunda belirtilmiş net bir formül veya oran yoktur. Hakim, her somut olayın özelliklerine göre takdir yetkisini kullanarak bir miktar belirler. Bu belirlemede dikkate alınan temel kriterler şunlardır :

  • Nafaka alacaklısının (eş veya çocuk) ihtiyaçları (yaşam standardı, eğitim, sağlık giderleri vb.).
  • Nafaka yükümlüsünün mali gücü (geliri, malvarlığı, giderleri, ödeme kapasitesi).
  • Tarafların sosyal ve ekonomik durumları.
  • Hakkaniyet ilkesi (belirlenen miktarın adil ve dengeli olması).

Anlaşmalı boşanmalarda taraflar nafaka miktarını protokolde serbestçe belirleyebilirler, ancak hakim bu miktarın da hakkaniyete uygun olup olmadığını denetler.

Nafaka miktarları sabit kalmaz. Zamanla değişen ekonomik koşullar veya tarafların durumundaki değişiklikler (gelir artışı/azalışı, çocuğun ihtiyaçlarının artması vb.) nedeniyle nafakanın artırılması veya azaltılması için dava açılabilir (nafaka artırım davası).

Son olarak, nafaka borcunun ödenmemesi ciddi sonuçlar doğurur. Ödenmeyen nafaka alacakları icra yoluyla tahsil edilebilir. Hatta nafaka borçlusunun emekli maaşına bile haciz konulabilir. Ayrıca, nafaka kararını yerine getirmeyen borçlu hakkında şikayet üzerine 3 aya kadar tazyik hapsi (disiplin hapsi) kararı verilebilir.

Gazeteci: Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı (mal paylaşımı) nasıl yapılıyor? Türkiye’deki yasal rejim nedir ve hangi mallar paylaşıma dahil edilir, hangileri edilmez?

Av. Aydın Aydar: Mal paylaşımı, boşanmanın en teknik ve karmaşık konularından biridir ve genellikle ayrı bir dava konusu olur. Türkiye’de, 1 Ocak 2002 tarihinden sonra kurulan evliliklerde veya bu tarihten sonra edinilen mallar için yasal mal rejimi, **”Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”**dir. Eğer eşler evlenmeden önce veya evlilik sırasında noter aracılığıyla farklı bir mal rejimi sözleşmesi (örneğin, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı) yapmamışlarsa, kanunen bu rejim geçerli olur. (1 Ocak 2002’den önceki dönem için edinilen mallarda ise eski kanundaki “mal ayrılığı” rejimi geçerlidir ).

Boşanmada mal paylaşımı hakkında hazırladığım detaylı rehberi okuyabilirsiniz.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Nasıl İşler?

Bu rejimde temel olarak iki tür mal varlığı kategorisi vardır:

  1. Edinilmiş Mallar: Bunlar, kural olarak evlilik birliği süresince, eşlerden her birinin emeğinin karşılığı olarak elde ettiği malvarlığı değerleridir. Kanunda örnek olarak şunlar sayılmıştır :
    1. Çalışmanın karşılığı olan edinimler (maaş, ücret, serbest meslek kazancı vb.).
    2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının yaptığı ödemeler (emekli ikramiyesi gibi).
    3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar.
    4. Kişisel malların gelirleri (örneğin, evlilik öncesi sahip olunan bir evin kira geliri – eğer sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa).
    5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.

Boşanma durumunda tasfiye yapılırken, işte bu edinilmiş mallar eşler arasında kural olarak yarı yarıya (%50-%50) paylaştırılır.

  1. Kişisel Mallar: Bunlar, mal rejiminin tasfiyesine, yani paylaşıma dahil edilmeyen mallardır. Kanuna göre kişisel mallar şunlardır :
    1. Eşlerden birinin yalnızca kişisel kullanımına yarayan eşyalar (giysiler, takılar – ziynet eşyaları genellikle kadının kişisel malı sayılır ).
    2. Mal rejiminin başlangıcında (evlilik anında) eşlerden birine ait olan mallar veya evlilikten önce sahip olunan varlıklar.
    3. Evlilik sırasında bir eşin miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma (bağış, piyango gibi) yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri.
    4. Manevi tazminat alacakları.
    5. Kişisel malların yerine geçen değerler (örneğin, miras kalan bir arsanın satılmasıyla elde edilen para).

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda sayılanların dışında bazı malların da kişisel mal sayılacağını kararlaştırabilirler.

Mal Paylaşımı Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Ayrı Bir Dava: Mal rejiminin tasfiyesi, yani mal paylaşımı, genellikle boşanma davasından ayrı bir dava olarak görülür. Boşanma davası devam ederken de mal paylaşımı talebinde bulunulabilir, ancak mal paylaşımı davasında karar verilebilmesi için boşanma davasının sonuçlanıp kesinleşmesi beklenir (bekletici mesele yapılır).
  • Dava Zamanı: Mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Mal paylaşımı davası ise boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmalıdır.
  • İspat Yükü: Bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden eş, bunu ispatlamakla yükümlüdür. İspatlanamayan mallar, edinilmiş mal kabul edilir ve paylaşıma tabi tutulur. Bu nedenle evlilik süresince yapılan mal alımları, banka hareketleri gibi konularda belgelerin saklanması önemlidir.
  • Değerleme: Paylaşıma konu malların değeri, tasfiye anına, yani mahkemenin karar tarihine en yakın tarihteki değerleri üzerinden hesaplanır.
  • Katkı ve Değer Artış Payı: Bir eş, diğer eşin kişisel malına veya edinilmiş malına katkıda bulunmuşsa (örneğin, eşinin evlilik öncesi aldığı evin borcunu ödemişse veya değerini artıran bir tadilat yapmışsa), yaptığı katkı oranında veya maldaki değer artışı oranında alacak talep edebilir (katkı payı alacağı / değer artış payı alacağı).
  • Anlaşmalı Boşanma: Anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımının nasıl yapılacağı detaylıca kararlaştırılabilir. Eğer protokolde mal paylaşımına ilişkin bir düzenleme yoksa veya bu konuda haklardan feragat edilmemişse, anlaşmalı boşanmadan sonra da mal paylaşımı davası açılabilir.
  • Zina veya Hayata Kast: Çok istisnai olarak, boşanma zina veya hayata kast gibi ağır kusurlu davranışlar nedeniyle gerçekleşmişse, hakim kusurlu eşin edinilmiş mallardaki payını (katılma alacağını) azaltabilir veya tamamen kaldırabilir.

Gördüğünüz gibi, mal paylaşımı oldukça teknik hesaplamalar, ispat külfetleri ve hukuki detaylar içerir. Özellikle malvarlığının tespiti, değerlemesi, kişisel mal-edinilmiş mal ayrımının doğru yapılması gibi konularda hata yapmamak için mutlaka bu alanda deneyimli bir avukatla çalışmak gerekir. Aksi takdirde ciddi hak kayıpları yaşanması kaçınılmaz olabilir.

Gazeteci: Uygulamada ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Örneğin, eşlerden biri boşanmak istemezse ne olur? Veya tarafların sık yaptığı hatalar var mı? Son olarak, Yargıtay kararları boşanma davalarını nasıl etkiliyor, dikkat çeken güncel eğilimler var mı?

Av. Aydın Aydar: Uygulamada karşılaştığımız zorluklar ve dikkat edilmesi gereken noktalar oldukça çeşitli.

Eşlerden Birinin Boşanmak İstememesi: Bu durum, çekişmeli boşanma davalarının en temel nedenlerinden biridir. Eğer eşlerden biri boşanmak istemiyor ve anlaşma zemini bulunamıyorsa, boşanmak isteyen tarafın yapabileceği tek şey, kanunda belirtilen boşanma sebeplerinden birine dayanarak çekişmeli boşanma davası açmaktır. Davayı açan taraf, boşanma sebebinin varlığını ve diğer eşin kusurunu (veya evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını) mahkemede delilleriyle ispatlamak zorundadır. Karşı tarafın boşanmak istememesi, eğer davacı iddialarını kanıtlarsa, boşanma kararı verilmesine engel olmaz.

Sık Yapılan Hatalar: Boşanma sürecinde duygusal tepkilerle hareket etmek, maalesef sıkça yapılan ve olumsuz sonuçlar doğuran hatalara yol açabiliyor. Bunlardan bazıları:

  • Hukuki danışmanlık almadan hareket etmek, kulaktan dolma bilgilerle yola çıkmak.
  • Mal kaçırma amacıyla evlilik birliği içinde edinilmiş malları elden çıkarmaya çalışmak (bu durum diğer eş tarafından ispatlanırsa, paylaşımda dikkate alınır).
  • Delilleri (mesajlar, belgeler vb.) usulsüz yollarla elde etmeye çalışmak veya yok etmek.
  • Mahkemenin verdiği sürelere uymamak, duruşmaları takip etmemek.
  • Karşı tarafı kışkırtacak, süreci daha da zorlaştıracak davranışlarda bulunmak.
  • Çocukları taraf tutmaya zorlamak veya diğer ebeveyne karşı doldurmak.
  • Sonuçlarını tam anlamadan anlaşma protokollerine veya feragatnamelere imza atmak. Bu nedenle sürecin en başından itibaren sakin kalmak, stratejik düşünmek ve mutlaka bir avukat rehberliğinde ilerlemek çok önemli.

Yargıtay Kararlarının Etkisi ve Güncel Eğilimler:

Boşanma hukuku, sadece kanun metinlerinden ibaret değildir; Yargıtay’ın (Temyiz Mahkemesi) verdiği kararlar, kanun maddelerinin nasıl yorumlanacağını ve uygulanacağını belirlemede çok önemli bir rol oynar. Hakimler, karar verirken Yargıtay içtihatlarını dikkate alırlar. Bu nedenle biz avukatlar için güncel Yargıtay kararlarını takip etmek, dava stratejilerini belirlerken hayati önem taşır.

Yargıtay, zaman içinde değişen toplumsal koşullar ve anlayışlar çerçevesinde, hangi davranışların boşanma sebebi sayılacağına dair içtihatlarını sürekli günceller. Örneğin:

  • Eşin dış görünüşüyle (kilo, boy vb.), mesleğiyle veya dini inançlarıyla alay etmek, aşağılamak gibi davranışlar duygusal şiddet kabul edilerek boşanma sebebi sayılmıştır.
  • Eşinden habersiz kredi çekmek, ailenin ekonomik durumunu tehlikeye atacak lüks harcamalar yapmak gibi güven sarsıcı mali davranışlar kusur olarak değerlendirilmiştir.
  • Doğum sırasında eşine destek olmamak, ilgisiz kalmak ağır kusur sayılmıştır.
  • Evlilik birliği içinde cinsel ilişkinin kurulamaması veya eşi cinsel ilişkiye zorlamak da Yargıtay kararlarında boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
  • Yakın tarihli bir Hukuk Genel Kurulu kararında, fiziksel şiddet uygulayan eş ile sadakat yükümlülüğünü ihlal eden (aldatan) eşin, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu sayılabileceği ve bu durumda eşit kusurlu eşin maddi/manevi tazminat talep edemeyeceği belirtilmiştir. Bu, kusur değerlendirmesinde önemli bir içtihattır.
  • Yine başka bir kararda, erkek eşin bağımsız konut sağlamaması ve eşini ailesinin yanına bırakması eylemlerinin tek başına kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği ve manevi tazminat gerektirmeyeceği yönünde karar verilmiştir.

Bu örnekler, Yargıtay’ın kanundaki genel ifadeleri (örneğin “evlilik birliğinin temelinden sarsılması”) somut olaylara nasıl uyguladığını ve boşanma hukukunun ne kadar dinamik olduğunu gösteriyor. Hukuki süreçlerin sadece kanun maddelerine değil, aynı zamanda bu tür içtihatlara ve usul kurallarına da sıkı sıkıya bağlı olduğunu unutmamak gerekir. İhtar süreleri , dava açma süreleri , yetkili mahkemenin doğru belirlenmesi , tebligatların usulüne uygun yapılması gibi prosedürel detaylar davanın kaderini etkileyebilir. Bu nedenle, sürecin her aşamasında titizlikle hareket etmek ve hukuki prosedürlere hakim olmak, hak kaybını önlemek için zorunludur.

Gazeteci: Son olarak, boşanma sürecinden geçen veya geçmeyi düşünen okuyucularımıza ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Av. Aydın Aydar: Bu zorlu süreçte olan herkese öncelikle sabır ve sağduyu diliyorum. Tavsiyelerimi birkaç başlıkta toplayabilirim:

  1. Profesyonel Yardım Alın: Tekrar vurgulamak gerekirse, ilk ve en önemli adım, boşanma davalarında deneyimli bir boşanma avukatı ile görüşmektir. Sürecin başında doğru hukuki bilgiyi almak, ileride yaşanabilecek pek çok sorunu önleyecektir.
  2. Anlaşmayı Deneyin: Mümkünse, eşinizle iletişim kanallarını açık tutarak anlaşmalı boşanma yolunu araştırmanızı öneririm. Bu, hem sizin hem de varsa çocuklarınızın daha az yıpranmasını sağlar. Ancak anlaşırken de haklarınızı tam olarak bildiğinizden ve koruduğunuzdan emin olmak için avukatınıza danışın.
  3. Bilgi ve Belge Toplayın: Sakin kalarak, yasal yollarla, evliliğinizle ve malvarlığınızla ilgili önemli belgeleri (tapu, ruhsat, banka hesap dökümleri, evlilik cüzdanı, çocukların kimlikleri vb.) ve davanızda kullanılabilecek delilleri (mesajlar, e-postalar, tanık olabilecek kişilerin bilgileri vb.) düzenli bir şekilde bir araya getirin.
  4. Çocukları Önceliklendirin: Eğer çocuklarınız varsa, tüm süreç boyunca onların iyiliğini ve psikolojisini birinci planda tutun. Onları taraf tutmaya zorlamayın, diğer ebeveyn hakkında olumsuz konuşmaktan kaçının ve bu sürecin onlar üzerindeki etkisini en aza indirmeye çalışın.
  5. Avukatınızla Şeffaf Olun: Avukatınıza durumunuzla ilgili tüm bilgileri eksiksiz ve dürüst bir şekilde anlatın. Avukatınızın doğru stratejiyi belirleyebilmesi için olayları tüm yönleriyle bilmesi gerekir.
  6. Geleceğe Odaklanın: Boşanma bir son olduğu kadar, yeni bir başlangıçtır da. Geçmişteki olumsuzluklara takılıp kalmak yerine, süreci mümkün olduğunca yapıcı bir şekilde yönetmeye çalışarak geleceğinizi planlamaya odaklanın.

Unutmayın, boşanma zorlu bir süreç olsa da, doğru adımlar atıldığında ve profesyonel destek alındığında, bu dönemi en az hasarla atlatmak ve hayatınıza daha sağlıklı bir şekilde devam etmek mümkündür.

Gazeteci: Verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz Avukat Aydar.

Av. Aydın Aydar: Ben teşekkür ederim. Umarım okuyucularınız için faydalı olmuştur.

İsim: Avukat Aydın Aydar | Boşanma Avukatı İstanbul

Adres: Süleyman Demirel Bulvarı Mall of İstanbul Residance, A Blok No:50, 34490 Başakşehir/İstanbul

Telefon: 0532 334 59 92

Exit mobile version