Depremden etkilenen çocuklara nasıl yaklaşmalıyız? sorusunun yanıtı ortaya çıktı. Türkiye’yi derinden sarsan ve asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden en fazla etkilenen kesimlerden birisini de çocuklar oluşturuyor. Afet sonrasında çocukların ruh sağlığının korunmasının önemine değinen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Burcu Özbaran, afetin ardından öncelikle çocukların fiziksel güvenliğinin sağlanmasının gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Özbaran, şartların uygunluğuna göre hayatın mümkün olduğunca çabuk normale dönüşünün, çocukların ruh sağlığı açısından önem taşıdığını vurguladı.

Depremden etkilenen çocuklara nasıl yaklaşmalıyız?

Deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin yaşamın bir parçası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özbaran, “Yaşamı tehdit edici olmadıkça çocukların da erişkinlerin de mevcut olaylarla başa çıkması çok daha kolay. Ancak can kayıpları, yuva kayıpları, uzuv kayıplarının yaşandığı daha büyük ve kitlesel afetlerde her birimizin başa çıkma sistemleri de zorlanıyor. Her durumda olduğu gibi bu gibi durumlarda da, öncesinde çocuk ve gençleri doğal afetlerle ilgili bilgilendirmek, kendisini ve yaşadığı dünyanın ve doğanın nasıl bir sistem içinde çalıştığını, anlayacağı dilde, oyun ve basit çizimlerle öğretmek, koruyucu ruh sağlığı için çok değerli. Bir çocuk; bildiği, belirli olan, öngörülebilir bir durumla daha kolay başa çıkabilir ve kontrol kaybı duygusu daha kolay onarılabilir” diye konuştu.

Afet sonrasında öncelikle çocukların fiziksel güvenliğinin sağlanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Doğal afetler söz konusu olduğunda, ilk başta en önemli olan, çocuğun fiziksel güvenliği, aç ve susuz kalmaması ve yakınlarının yanında olmasının sağlanmasıdır. Bu maddeler, çocuğun ruhsal olarak olumsuz etkilenmesini en aza indirecektir. Psikolojik ilk yardım dediğimiz, çocuğun güvenliğini ve temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, çocukla izin verdiği düzeyde ilişki kurmak, onu izlemek, konuşmak isterse dinlemek, bağ kurmak, erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da afetlerin ilk akut evresinde, insanın insana sunduğu doğal ve destekleyici tepkilerdir ve çok değerlidir” dedi.

“Hayat mümkün olduğunca çabuk normale dönmeli”

Afet sonrası çocukların tepkilerinin değişkenlik gösterebileceğini söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “Çocuk ve ergenler, travma gibi beklenmedik ani ve sarsıcı olaylara değişken bir yelpazede tepki verirler. Bedensel yakınmalar, uyku ve iştah sorunları, kabuslar, keyifsizlik, olan bitenle ilgili kendini suçlama ve sorumlu hissetme, konsantrasyon ve öfke sorunları, tepkisizlik bunlardan bazılarıdır. Travma söz konusu olduğunda, erişkinlerin çocuklar için yapacağı şey, çocuğun güvende hissetmesini sağlamak, çocukların ifadelerini ve konuşmalarını sabırla ve içtenlikle dinlemek, anlatmak istiyorsa izin vermek, istemiyorsa zorlamamak, duygu ifadesi için oyun ve resim yapma gibi aktiviteleri kullanmak başta gelir. Çocuklar için travmatik olay, durum, kontrol duygusunu zedelediği için, süreç içinde, kontrolün kendilerinde olduğu duygusunu onarmak için, seçim şansının olabileceği basit sorularla kontrol duygusunu inşa etmeye çalışmasına destek olmak da değerlidir. ‘Hangi yemeği istersin, hangi resmi çizmek istersin, ne yapmak istersin’, ya da çocuk hastanede tedavi alıyorsa ve cevap şansı varsa ‘damar yolunu hangi kolundan açalım’ gibi sorular bunlara örnek olabilir. Bir diğer önemli konu da travma ya da afet sonrası, hayatın mümkün olduğunca çabuk normale dönüşünü sağlamak, çocuk için travma sonrası yapılanan yeni düzen içinde rutinler oluşturmasına olanak vermektir. Okul ve akran iletişiminin kurulacağı ortamların basit de olsa sağlanması, travmayı yaşayan çocuk için de, şu anki ülkemizin yaşadığı geniş çaplı afette olduğu gibi, travmayı birebir yaşamayan ancak seyirci kalan diğer çocuklar için de gereklidir” dedi.

“Çocuklar medyadaki travmatik görüntülerden korunmalı”

Travma sonrası kaçınılması gereken davranışları anlatan Prof. Dr. Özbaran, “Travmada, yapılması gereken ve uygun olan şeyler dışında çocuk ve gençlerin afet sonrası psikolojik iyi hallerini korumak veya bozulmasını önlemek için yapılmaması gereken şeyler de mevcuttur. Çocukları ve gençleri konuşmaya ve olayı anlatmaya zorlamamak, yaşadığı ve dışa vurduğu duyguları eleştirmemek, güçlü ve duyarsız olmasını salık vermemek, bu konuda baskı yapmamak, yanlış, gerçek dışı bilgi ve yanıltıcı umutlar vermemek, yalan söylememek gerekir. Travmatize olmuş çocukların yanı sıra bu duruma şahit olan, afet bölgesinde yer almayan çocuklar için sosyal medya, televizyon gibi travmatize edici bilgi veren uyaranlara maruz bırakmamak ve çocuğu bu durumdan korumak gerekir. Travma ve afetlerin ilk dönemlerinde olan, yukarıda sayılan belirtileri doğal ve ‘olağandışı bir duruma verilen doğal tepkiler’ olarak kabul etmeliyiz. Ancak sayılan belirtilerin uzun sürmesi, ailenin çocuğunun ruh sağlığı ile ilgili herhangi bir endişesi olduğu durumlarda mutlaka bir çocuk psikiyatrisi uzmanından destek almakta gecikilmemelidir. Umarız ki böyle afetler tekrar yaşanmasın, can ve mal kayıpları olmasın, çocuklar, aileleri ile yuvalarında, arkadaşları ile okullarında mutlulukla yaşayabilsinler” diyerek sözlerini tamamladı.