1. Haberler
  2. Güncel
  3. Koşarken kendimizi kaybettik

Koşarken kendimizi kaybettik

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayatın Hızında Ruhumuzu Nereye Bıraktık?

Gözümüzü açtığımız anda başlıyor gün. Daha yataktan kalkmadan elimiz telefona uzanıyor. Bildirimler, e-postalar, haberler… Zihnimiz çoktan mesaiye başlamış oluyor bile. Ardından alelacele geçen bir kahvaltı, trafikte harcanan saatler, iş yoğunluğu, bitmeyen sorumluluklar ve beklentiler. Gün sonunda yorgun bedenimize rağmen uykumuz kaçıyor; çünkü zihnimiz susmuyor. Tüm bunlara alışıyor ve adına “modern yaşam” diyoruz.

Ama içten içe biliyoruz ki bir şeyler yanlış.

Peki, ne zaman bu kadar kopuk hale geldik kendimizden?

Ruhumuzu Hangi Durakta Unuttuk?

Yaşamın hızı arttıkça kendi iç sesimizi duymak zorlaşıyor. Bedenimiz ilerliyor ama ruhumuz geride kalıyor. Hep daha fazlasını isteyen bir sistemin içinde, üretkenlik ve verimlilik saplantısıyla kendimizi tüketiyoruz. İş stresi, geçim kaygısı, toplumsal beklentiler, sosyal medya baskısı ve dijital çağın sürekli uyarıcıları arasında yaşamaya çalışıyoruz.

Artık stres sadece bir yan etki değil; yeni normal.
Ve belki de en büyük tehlike, bunu kanıksamış olmamız.

Stresin Görünmeyen Yüzü

Stres yalnızca bir ruh hali değildir. Uzun süreli ve kontrolsüz stres; hem fiziksel hem de psikolojik sağlığı tehdit eder. Uyku bozuklukları, bağışıklık sistemi zayıflığı, kronik yorgunluk, anksiyete, depresyon ve öfke patlamaları en sık rastlanan sonuçlardır. Ayrıca birey, zamanla kendini tanıyamaz hale gelir; ne istediğini, neye ihtiyaç duyduğunu unutabilir.

Kendini dinlemeyi unutan insan, bir gün tamamen sessizleşir. İçsel çöküş görünmez başlar. Ve çoğu zaman insanlar bu sessiz çöküşü, “olması gereken” olarak tanımlar.

Toplumun Sessiz Yorgunluğu

Bu sadece bireysel bir sorun değildir. Tükenmişlik, bir toplumun da yavaşça içten içe çöküşüdür. Yalnızlaşan birey, duygularını paylaşamayan aileler, empatisini kaybetmiş kalabalıklar… Ruh sağlığı ihmal edilen bir toplum, dayanışma duygusunu ve birlikte iyileşme gücünü de kaybeder.

Bu nedenle stresle mücadele; sadece kişisel bir sorumluluk değil, aynı zamanda bir toplumsal görevdir. Sessiz çığlıkları duymak, birbirimize alan açmak, yavaşlamaya cesaret etmek zorundayız.

Bir Dur, Nefes Al

Elbette her şeyi bir anda değiştiremeyiz. Ancak küçük adımlar büyük farklar yaratabilir. Ruhumuzu yeniden bulmak, yaşamı sadece yaşamak değil; hissetmek, anlamlandırmak ve özümüze dönmekle mümkündür.

İşte başlayabileceğiniz birkaç basit ama etkili öneri:

Stresi Yönetmenin Yolları

  • Gün içinde kısa molalar verin. Sessizlik bazen en iyi terapidir. Her şeyin akıp gittiği bir dünyada durmak, farkındalığın ilk adımıdır.
  • Bilinçli nefes alın. Günde yalnızca 5 dakika bile olsa, nefesinize odaklanın. Zihnin gürültüsü azalır, sinir sisteminiz sakinleşir.
  • Dijital detoks uygulayın. Telefonunuzu sessize almak, sadece bildirimleri değil, zihinsel karmaşayı da susturur.
  • Hareket edin. Yürüyüş, yoga ya da hafif egzersizler; stresi doğrudan azaltan en etkili araçlardandır.
  • Uyku düzeninize özen gösterin. Uyku, yalnızca dinlenme değil; ruhsal yenilenmenin de en güçlü aracıdır.
  • Sosyal bağlar kurun. Sevdiklerinizle vakit geçirmek, paylaşmak ve dinlemek; ruhun besinidir.
  • Yargısız dinleyin ve konuşun. Hem kendinizi hem karşınızdakini anlamaya çalışın. Empati, hem bireysel hem toplumsal iyileşmenin anahtarıdır.
  • Gerekirse profesyonel destek alın. Psikolojik destek almak bir zayıflık değil; farkındalık ve cesaret göstergesidir.

Sonsöz: Kendinize Geri Dönün

Hayat, başarmaktan ibaret değildir. Bazen yavaşlamak, yön değiştirmek ya da sadece durmak da bir başarıdır. Hiçbir hedef, sizi sizden almamalı. Hiçbir sistem, insanı bu kadar yormaya hakkı olmadığını unutmamalı.

Unutmayın; ruhunuzu ihmal ederseniz, başarı da, para da, ün de bir gün anlamını yitirir.

Hayat kısa. Ama içinde kendinizi bulduğunuz sürece derinleşir.
Kendinize iyi bakın; çünkü bu dünyada en çok sizin buna ihtiyacınız var.

Daha fazla bilgi ve bağımlılıkla mücadelede psikolojik yaklaşımlar üzerine ayrıntılı içerikler için Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer’in blogunu ziyaret edebilirsiniz:
👉 https://ayaktangelensaglik.com

Koşarken kendimizi kaybettik
Yorum Yap