08 Eylül 2025’te İzmir’de yaşanan ve iki emniyet mensubunun şehit olduğu saldırı, toplumun gündemine oturdu. Olayın ardından saldırganın çocukluk fotoğraflarının ortaya çıkması, yetiştirme tarzı ve şiddet kültürü üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi. Konuyu, psikoloji ve sosyoloji alanında bir çok uluslararası yayını olan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer ile konuştuk.
– Hocam, İzmir’deki bu olay yalnızca adli değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak görülüyor. Çocukluk fotoğraflarında görülen semboller sizce ne anlatıyor?
Bu fotoğraflar bize çok şey söylüyor. Çocuğun ağzında ölü kuş, elinde oyuncak silah var. Bunlar, çocuklukta verilen mesajların şiddet ve ölüm imgeleri üzerinden kurulduğunu gösteriyor. Erken yaşta şiddet imgelerine maruz kalmak, empatiyi zedeler ve şiddeti sıradanlaştırır. Bu tür imgeler, aslında yıllar sonra ortaya çıkacak davranışların ilk işaretleridir.
– Freud’un bu konuda çok çarpıcı bir sözü var değil mi?
Evet, Sigmund Freud “Çocukluk, yetişkinliğin kaderidir” der. Bu söz bugün yaşadığımız bu trajediyi açıklıyor. Çocukluk döneminde verilen her mesaj, bireyin geleceğini şekillendirir. Eğer mesajlar şiddet ve güç gösterisi üzerine kuruluyorsa, ileride barışçıl bir kişilik beklemek hayal olur.
– Jung da ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çekmişti…
Doğru. Carl Gustav Jung, “Çocuğa verilen en büyük zarar, ebeveynin kendi yaşanmamış hayatını ona yüklemesidir” der. Yani aileler, bilinçsiz yönlendirmeleriyle çocuklarını kendi hayal kırıklıklarının ya da ideallerinin taşıyıcısı yapabiliyor. Oyuncak silah vermek, güç gösterisiyle özdeşleştirmek, aslında çocuğu bir araç hâline getiriyor. Bu da gelecekte çok ağır sonuçlar doğurabiliyor.
– Peki, çocuk yetiştirmenin temelinde ne olmalı?
Psikiyatr Erich Fromm’un dediği gibi: “Sevgi, insana hayat veren en güçlü güçtür; nefret ve şiddet ise insanı yok eden en sinsi düşmandır.” Çocuk eğitiminde sevgi temelli bir yaklaşım olmazsa, toplum kendi geleceğini karartır. Çocuğa sevgi yerine şiddet imgeleri verirseniz, o çocuk ileride nefretle yoğrulmuş bir birey olur.
– Bu trajediden toplum olarak nasıl bir ders çıkarmalıyız?
Bu olay, sadece bireysel bir suç değil; bir toplumun çocuk yetiştirme kültürünün, aile içi değer aktarımının ve eğitim politikalarının aynasıdır. Çocuklarımızı ölü kuşlarla değil, kitaplarla; oyuncak silahlarla değil, sanatla büyütmeliyiz. Çünkü çocuklukta atılan her tohum, yarının toplumunu belirler.
Unutmayalım: Bir çocuğun eline verdiğimiz her nesne, zihnine yerleştirdiğimiz her imge, yarının toplumsal manzarasını oluşturur. Silahı oyuncak, ölümü oyun kılan bir kültür; sonunda kendi geleceğini toprağa gömer.
– Son olarak mesajınız nedir hocam?
Mesajım net: Çocuklara sevgi, barış ve yaşamı öğretecek değerler vermeliyiz. Onları şiddet imgelerinden uzak tutmalı, sanat, kitap ve doğayla büyütmeliyiz. Çünkü bugün attığımız tohum, yarının toplumunu şekillendirecek.
📌 Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER, Web sitesini ziyaret etmek isterseniz https://ayaktangelensaglik.com/
