Röportaj: Elif Aksoy
Modern çağın görünmez salgını haline gelen uykusuzluk, artık bireysel bir sağlık problemi olmaktan çıktı; toplumsal bir krize dönüştü. Son araştırmalar, Türkiye’nin dünya genelinde uykusuzluk oranında birinci sırada olduğunu gösteriyor. Peki, bu tablo bize ne anlatıyor? Neden milyonlarca insan gece olduğunda dinlenemiyor, zihnini susturamıyor?
Bu soruları, psikoloji ve sosyoloji alanındaki uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer yanıtladı.
“Uykusuzluk, modern insanın bilinçaltındaki gürültünün yankısıdır.”
Soru: Türkiye’nin uykusuzluk oranında dünya birincisi olması oldukça çarpıcı. Sizce neden bu kadar uykusuz bir toplum haline geldik?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Evet, bu tablo gerçekten düşündürücü. Artık geceler dinlenmek için değil, düşünmek için uzuyor. Modern insan, gün boyunca zihinsel uyaranlara maruz kalıyor; ancak gece geldiğinde bedenini dinlendirse bile zihnini susturamıyor. Akıllı telefonlar, ekran ışıkları ve bitmeyen bildirimler, biyolojik ritmimizi bozuyor.
Aslında uykusuzluk sadece tıbbi bir sorun değil, aynı zamanda duygusal bir dengesizlik hali. İnsan kendi iç sesini duyamıyor, huzuru dışsal uyaranlarda arıyor. Geceleri uyuyamayan milyonlarca insan, gündüz bastırdığı duygularla yüzleşiyor.
“Yorgun ama uykusuz bir kuşağın içindeyiz. Bu da refleksoloji ile stres yönetimi deneyimini daha etkili hale getiriyor.”
Soru: Herkes gün içinde “çok yorgunum” diyor ama gece olduğunda uyuyamıyor. Bu paradoksu nasıl açıklarsınız?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Bu çağımızın en büyük çelişkilerinden biri. “Yorgun ama uykusuz” bir kuşak yaşıyoruz. Çünkü zihinsel yorgunluk, bedensel dinlenmeyle geçmiyor. Artık bedeni değil, zihni yoran bir çağdayız.
Sosyal medya, haber akışları, sürekli tetikte tutulan dikkat sistemi… Beyin hiçbir zaman “güvende” sinyali alamıyor. Bu nedenle uykuya geçişte direnç oluşuyor.
Sonuçta uykusuzluk sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun haline geliyor. Uykusuzluk; sabırsız, tepkisel ve duygusal olarak tükenmiş bir toplum yapısını da beraberinde getiriyor.
“Uykusuzluk, empatiyi bile azaltıyor.”
Soru: Uykusuzluğun toplumsal ilişkiler üzerindeki etkileri nelerdir?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Uyku eksikliği yalnızca yorgunluk değil; empati eksikliği, öfke kontrolü zayıflığı ve karar verme sorunları gibi psikolojik sonuçlar doğuruyor. Araştırmalar, düzenli uyuyamayan kişilerin hem aile ilişkilerinde hem iş hayatında daha çatışmacı ve dengesiz davrandığını gösteriyor.
Yani uykusuzluk sadece bedeni değil, ilişkileri de etkiliyor. Uyumayan birey, bir süre sonra duygusal olarak tükenmeye başlıyor.
“Zihni susturmak, modern çağın en etkili uykusudur.”
Soru: Uykusuzlukla baş etmek için neler yapılabilir? Özellikle zihni susturmak bu kadar zorken…
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Aslında çözüm, zihni susturmayı öğrenmekten geçiyor. Uykuya dalmak sadece biyolojik bir ihtiyaç değil; ruhun yeniden yapılanma sürecidir. Bazen bu durumlar depresyon belirtileri olarak da karşımıza çıkmakta.
Ekranları kapatmak, dijital uyaranlardan uzaklaşmak, nefes egzersizleri yapmak ve düzenli bir uyku rutini oluşturmak çok önemlidir.
Ayrıca hafif egzersizler ve refleksoloji gibi rahatlatıcı uygulamalar, vücudun gevşemesini ve uykuya geçişi kolaylaştırır.
Ancak unutulmamalı ki, çoğu uyku sorununun kaynağı zihinsel gürültüdür. Bu nedenle terapi, zihnin susturulamayan seslerini anlamak ve dinginleştirmek açısından büyük önem taşır.
“Derin bir uyku artık çağımızın en büyük lüksü.”
Soru: Geleceğe baktığınızda bu tablo size ne söylüyor?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer:
Gerçek dinlenme, yalnızca bedenin değil, zihnin de uyumasıdır. Günümüzde insanlar her şeye vakit bulabiliyor ama kendini susturmaya vakit ayıramıyor.
Belki de artık en büyük lüks, daha çok çalışmak değil, derin bir uyku uyuyabilmek olacak.
Uykusuzlukla savaşmanın yolu, teknolojiyi değil, kendimizi susturmayı öğrenmekten geçiyor. Çünkü zihin sakinleştiğinde, beden zaten uyumayı bilir.
Uzmanlardan Uyarı: “Uyku Sorunlarını Hafife Almayın”
Röportajın sonunda Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer şu önemli hatırlatmayı yapıyor:
“Eğer uyku problemleri uzun süredir devam ediyorsa, yalnızca yaşam tarzı değişiklikleriyle yetinmemek gerekir. Bir uzmandan destek almak, hem ruhsal hem de bedensel dengeyi yeniden kurmanın en sağlıklı yoludur.
Unutmayın; sağlıklı uyku, sağlıklı yaşamın sessiz ama en güçlü temelidir.”
Bu röportaj, modern çağın uykusuzluk krizi üzerine hem psikolojik hem sosyolojik açıdan derin bir bakış sunuyor. Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer’in vurguladığı gibi, uykusuzluk yalnızca bir sağlık sorunu değil, çağın yorgun ruhunun bir yansıması.
Daha fazla bilgi ve uzman görüşü için hocamızın yazılarına www.ayaktangelensaglik.com adresinden ulaşabilirsiniz.
