Akdeniz Anemisi, genetik bir hastalıktır. Akdeniz bölgesinde görülür ve nesilden nesile geçebilir.  Dünyada önemli bir hastalık olan talasemi, ülkemizde de en sık görülen genetik hastalıklardan da biridir. Tarama testleri ile önceden saptanabilir bu sebeple oluşumu engellenebilir bir hastalıktır diyebiliriz.

Kanımızda bulunan kırmızı kan hücreleri içinde yer alan hemoglobin dokular gerekli oksijeni taşır. Hemoglobin yapımında yetersizlik oluşursa oksijen taşıma işlemi yapılamaz ve organlarda bozulma oluşabilir. Kişi bu süreçte halsizlik, çabuk yorulma, gelişme geriliği ve çarpıntı gibi şikayetler yaşayabilir.  Talasemi bu bahsi geçen kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşıyan hemoglobin maddesinin yapımının bozukluğunun görülmesi halidir.

Kök hücre nakli ile hastalığın kesin tedavisi yapılabiliyor. Bunun için organların hasar görmemesi gerekiyor.

Hastalığın en ciddi çeşidi beta Akdeniz anemisidir. Bebek dünyaya geldikten 6 ay sonra ortaya çıkabilir ve organlarda hasara yol açabilir. Hastalık teşhis edildikten sonra kan nakli ile tedavisi yapılmaya başlanır.

Akdeniz anemisi bazı kişilerde taşıyıcı formunda pasif bir şekilde bulunur. Kişide sadece belirti olarak kansızlık ortaya çıkabilir. Bu tip durumlarda herhangi bir tedavi uygulanmaz. Sadece kansızlık için çeşitli ilaçlar kişi kullanabilir.

Bilimin ve teknolojinin gelişmesiyle günümüzde yaşayan Akdeniz anemisi hastaları, hayat kalitelerini artırarak ve yaşam süreleri uzun bir şekilde varlıklarına sürdürebiliyorlar.

Akdeniz Anemisi Belirtileri Nedir?

Akdeniz anemisi çoğunlukla doğumdan sonra belirli bir süre içinde belirti vermeye başlar. Bazı türlerinde uzun süre belirti vermeyebilir. Genelde belirtileri demir eksikliği ile karıştırılabilir. Solgun görüntü ve çabuk yorgunluk bu hastalığın belirtileri olabilir.

İleri süreçlerde ise adet başlangıcının gecikmesi, kemik deformeleri, kansızlık, gelişim geriliği, cilt renginin dikkat çekecek boyutta solgun olması, karında şişme, safra kesesinde taş oluşumu ve zayıf kemik yapısından dolayı kırılmalar gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Derinin renginin koyulaşması ya da bacak bölgesinde oluşan yaralar yine Akdeniz anemisi belirtisi olabilir. Talasemi tedavi sürecinde ise vücutta biriken aşırı demir boşaltılmazsa kalp yetmezliği, hormonal dengenin bozulması, dalak büyümesi ve kemiklerde hassasiyet gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Akdeniz Anemisi Nasıl Tedavi Edilir?

Akdeniz anemisi hastalığı da sık araştırılan bir hastalık türü.  Özellikle tedavisi oldukça merak ediliyor.

Akdeniz anemisinin tedavisi, hastanın durumuna göre belirlenir. Organ hasarı varsa birçok branştan doktorun katılımı gerekir. Hepsi hasara göre hastanın takip ve tedavi planı çıkarır. Burada uzmanların birlik içinde çalışması oldukça önemlidir. Hastanın tüm alanların olduğu bir hastaneden hizmet alması da bu anlamda önem kazanır. Bu tip durumlarda özel sağlık sigortası nitelikli bir hastaneden sağlık hizmeti almak için oldukça avantajlı bir durum oluşturur. Sigortanız yoksa özel sağlık sigortası ya da şartlarınız uygunsa tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırabilirsiniz.

Akdeniz anemisi tedavi sürecinde kan nakli sürekli bir ihtiyaç olarak karşınıza çıkar. Bu nakil süreleri hastanın durumuna göre her ay tekrarlanabilir. Dalakla ilgili şikayetler oluşmuşsa dalak cerrahi müdahale ile alınabilir. Tedavi alamayan hastalarda iskelet sisteminde deforme, patolojik kırıklar, diyabet, tiroid ve benzeri hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu sebeple hastanın düzenli olarak farklı dallarda doktorların takibinde kalmalıdır.

Düzenli ve sık kan alan hastanın bedeninde fazla demir birikmesi yaşanabilir. Bu sebeple gerek görüldükçe demir şalazyonu tedavisi yapılabilir. Bu tedavi oral ilaçlarla gerçekleştirilir. Alınan ilaçlar vücutta biriken fazla demirin atılımı gerçekleştirir.

En kesin tedavi türü ise ilik naklidir. Nakil başarılı olursa kişi bu hastalığın yan etkilerinden kurtularak hayatına devam edebilir. Bu operasyonda en başarılı sonuç hastanın varsa kardeşinden alınan ilik ile gerçekleşir. Kardeşin Akdeniz anemisi olmaması ya da sadece taşıyıcı olması yeterli olur.

Bu tip hastalarının demirden fakir beslenmeleri gerekir. Bu beslenme çeşidi sadece hastalığı aktif olan kişiler için geçerlidir. Taşıyıcı olan kişinin bu diyeti uygulamasına gerek yoktur.